Mertol Demirelli-Hakkındaki Yorumlardan Alıntılar (Basın, Mektup)
Mertol Demirelli hakkında basında çok fazla sayıda haber çıkmış olup (Google’ da 2000 in üzerinde yazıya bağlantı vardır) bunların birkaç tanesi ve kendisine yazılan mektuplardan yapılan alıntılar aşağıda verilmiştir.
Aslı Onat / Milliyet 14 Haziran 2007
Özgürlüğünden hiç
vazgeçmedi
Aslı Onat / Milliyet 09 Haziran 2007
"Ben de Galatasaray Senfonisi besteleyeceğim"
Bu yıl 35. Uluslararası Müzik Festivali'nin 2 Haziran'da yapılan açılış
töreninde, ustalarla genç müzisyenleri bir araya getiren konserin belki de en
sevimli yanı, İdil Biret ile 11 yaşındaki piyanist Mertol Demirelli'nin
birlikte sahneye çıkmasıydı. Demirelli yeteneğini bu konserden çok önce
kanıtlamıştı gerçi ama konserin ardından herkes onu ve başarısını konuştu.
Konser sonrasında annesi ve babasıyla yaşadığı Ankara'ya dönen ve bir
günlüğüne yeniden İstanbul'a uğrayan Mertol ile iki TV çekimi arasında Les
Ottomans Oteli'nde görüştük.
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık
İlköğretim Okulu 5'inci sınıf öğrencisi olan Mertol'la konuşmak, yaşıtınızla
konuşmaktan farksız. Sevimli, sıcacık, akıllı bir genç adam var karşımızda...
Son derece rahat ve doğal. Belli ki "dahi" olmanın yükünün omuzlarına
binmesine izin vermemiş. Bunda ailesinin Mertol'u yetiştirirken çok dikkatli
davranmasının da payı var tabii.
Profesyonelliğine de değinmeden geçmeyelim. Önceki hafta düşerken dengesini
kaybetmemek için elini bahçe duvarının demirlerine çarpıp sol elinin yüzük
parmağını kırmış ve konsere kırık parmakla çıkmış Mertol. Doktorundan aldığı
kalıcı hasar oluşmaz güvencesi ve konsere kadar uyguladığı buz tedavisiyle
sahneye çıkmış ve hiç ağrı hissetmeden çalmış. Bu yıl kendisini
dinleyemediyseniz yeni konser programının ağustos ayında belli olacağını
belirtelim.
....
Üstün
Akmen / Evrensel 08/06/2007, Andante Temmuz 2007
35. Uluslararası Müzik Festivali
başladı: Düşsel izlenimler
.....
İdil Biret’in “doruk” yolculuğu
İdil Biret, 11 yaşındaki yetenek Mertol Demirelli ile birlikte Bach’ın “İki
Piyano İçin Do Minör Konçerto”sunu çaldı. Kendimi yapıtın armonik şemalarına
ve tempo başlıklarına kaptırmışken, aklım, bütün teknik sorunlarını çözmüş
uluslararası “marka” İdil Biret’in “tuşe”lerindeydi. Adagio bölümünde geniş
tutulmuş ezgiler içinde Bach’ın renkleriyle, düşüncelerinin derinliğiyle
ilgilendi. Sanki yeni yeni bir şeyler keşfediyor gibiydi. Hiç de skolastik
değildi. Tekste bağımlı kaldı kalmasına da, ötesine geçip üstüne çıkmayı da
bildi. Önce “nokta”yı saptadı, gitti, gitti, gitti, ritimde akıcı ve duygulu
şarkılar dile getirilirken “doruk”u buldu ve yerleşti. O doruktan eğilerek
bütün ses dinamiklerini yerleştirdi.
İdil Biret’in yanı sıra, alkışlarımızın bir bölümünü de gencecik yetenek
Mertol Demirelli’ye gönderdik. On bir yaşındayken ünlü piyanist Wilhelm
Kempf’le birlikte Mozart’ın “İki Piyano İçin Konçerto”sunu çalmış olan İdil
Biret için, cumartesi akşamı on bir yaşındaki Türk meslektaşıyla çalmış
olmanın keyif derecesini oranlamak ya da en azından oranla ilgili tahminde
bulunabilmek gerçekten zordu.
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet 06 Haziran 2007
Festivalde kuşaklar buluşması
...İdil Biret ise
Bach' ın ikili konçertosunu yeni harika çocuğumuz Mertol Demirelli ile çaldı.
Mertol' un bu tarihi buluşmada, karşısındaki büyük ustaya başarıyla uyum
sağladığını söyleyebiliriz. Ülkemizin yetiştirdiği genç ama usta yaylı
çalgılar sanatçılarından oluşan orkestra da düzeyli eşliği, dinamik yorumuyla
pırıl pırıldı.
...
Meral Tamer / Milliyet 05 Haziran 2007
Fatih
Sultan Mehmet'in sponsorluğunda!
Müzik Festivali bu yıl bana bakalım daha ne sürprizler sunacak?
İlk sürpriz, sağ kolumdaki Beethoven dövmesi ve İdil Biret-Mertol Demirelli
ikilisiydi
Alttaki küçük yuvarlak görüntü, benim Beethoven dövmeli kolumdur.
35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'nin Aya İrini'deki açılışında,
fesvital görevlileri tarafından, dileyen tüm davetliler gibi bana da ücretsiz
yapılmıştır. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) Başkanı Şakir Eczacıbaşı en
muzip haliyle göstermese, es geçebilirdim. Kendisine teşekkür borçluyum, zira
Beethoven ile gün boyu göz göze gelebilmek, bana 3 gündür özel bir keyif
veriyor. (Ayrıca dövme yaptıranları da şimdi daha iyi anlıyorum)
Üstteki büyük fotoğrafta ise dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret ve 11
yaşındaki yetenekli piyanist Mertol Demirelli'yi, Bach'ın 2 Piyano için Do Minör
Konçertosu'nu çalarken görüyorsunuz. Adına "harika çocuk" yasası çıkartılan İdil
Biret de 11 yaşındayken, dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü piyanistlerinden Wilhelm
Kempff ile Mozart'ın 2 Piyano için Konçerto'sunu çalmış. Biret'le küçük Mertol'u
baştan sona gözyaşları içinde izledim.
.....
Egemen Berköz
/ Cumhuriyet 04 Haziran 2007
Sahnede Cumhuriyet Mitingi
Aya İrini' deyiz. 35.İstanbul Müzik Festivali' nin açılış
gecesi. Sahnede çoksesli müziğimizin üç büyük adı, üç büyük sanatçı: Leyla
Gencer, Ayla Erduran ve İdil Biret.
....
.....Ayla Erduran, Cihat Aşkın ve Özcan Ulucan' ın J.S.Bach' ın Üç Keman İçin Re
Majör Konçertosu' nu; İdil Biret ile Mertol Demirelli' nin de, yine J.S.Bach' ın
İki Piyano İçin Do Minör Konçerto' sunu Yıldızlar Orkestrası' nın eşliğinde
çalışlarından, ben bir müziksever olarak çok etkilendim. Ötesini müzik
yazarlarımız değerlendirecektir....
Piyanist Mertol Demirelli, 11 Yaşında Güzelim Bir Sıradışı Yetenek
İş çıkışı yorgunluk. Hava harika. Açık ahava bir yere
oturup bir çay söyledim kendime. Etrafımda köyün dedeleri. Birisi ‘Hürriyet’i
bitirdi, rica edip aldım. Doğan Hızlan’ın yazısı ilgimi çekti. 11 yaşında bir
yetenekten bahsediyor. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali 35. Yıl Açılış
Konserinde İdil Biret ile birlikte, orkestra eşliğinde, J.S.Bach’ ın Do Minör
İki Piyanolu Konçertosu’ nu seslendirecekmiş. Breh, breh! Vay anasını! 11
yaşında o minik parmaklarıyla Bach babanın bir koca konçertosunu, İdil Biret
deviyle beraber kocaman bir organizasyonun en özel kısmında –açılışında-
çalacakmış.
Haberin öncesinde tanımadığım bu minik dev ile gurur duydum. Bahşedilen
yeteneğine imrendim. Afferim len Mertol dedim.
Çay bitti. Eve geldim. İnternette aradım. Kimdir Mertol diye. Samimi mi samimi
bir web sayfası yapmış. Hayatını, başarılarını, nasıl başardığını
anlatmış. İletişim linkine tıkladım; e-posta atıp tebrik etmek, gelecekte daha
da güzel yerlerde olması temennimi iletmek için. O da ne? Mertol ev ve okul
adresini, ayrıca ev ve cep telefonunu yazmış sitesine. Bir kez daha imrendim
ona. Tüm içtenliğiyle, sapıktan supuktan çekinmeksizin; ‘ Ben buradayım ey
okuyucu, sen neredesin?’ diye sorarcasına koymuş tüm bilgilerini oraya.
Vazgeçtim mesaj atmaktan. Cepten aradım Mertol’u.
Mertol değil babasıymış açan telefonu. Zaten sesi de baba sesiydi belli ki.
Çekimdelermiş. Muhtemelen döktürüyordu Mertol yine. Babasına, oğluna selamımı
iletmesini, onunla gururlandığımı ve ona imrendiğimi söyleyip kapatacaktım ki;
babası: ‘Mertol geldi, veriyorum telefonu’ dedi.
Amanın! Hakikaten 11 yaşında bu pırlanta. Sesi henüz ergenlik kalınlaşmasını
yaşamamış. ‘Merhaba, buyrun’ dedi. Onu yeni tanıdığımı, telefonunu web
sayfasından bulduğumu, onunla gurur duyduğumu, ona imrendiğimi belirtip inşallah
gelecek senin için daha güzel olur dedim. Teşekkür etti. 3-5 kelam daha edip,
iyi akşamlarlaşıp kapattık sonra telefonu.
AZICIK EMEK GÜZELLİĞE YETER
Bu bizim ülkede moral bozmak çok kolay. Hele ki meyledersek.
Doğan Hızlan’ın Mertol’dan bahseden yazısını değil de, politikacı
palavralarını, 3.sayfa kaza ve adliye haberlerini okuyup; ‘bugün de işte çok
yoruldum, akşama yine yalnızım, yarın yine iş var, Barzani ötüp duruyor, zaten
ozonu da deldiler’ de diyebilirdim eve gerisin geri giderken.
Her seçim bir vazgeçiş ve ben çayımı bitirdiğimde kendimi hoş kılmayı seçip,
mutsuz kılmaktan vazgeçtim. Bu da yetmedi Mertol ile tanıştım. Onu tebrik ettim.
Muhtemelen çok tebrik alıyordur Mertol ama eminim benim tebriğim de onu mutlu
etti ve sıradışı bir yetenek de olsa o henüz 11 yaşında Küçük Prens tipinde
güzelim bir çocuk. Benim hergün bir çocuğu sevindirmek fırsatım olmadığından, bu
olayda daha çok mutlu olan ben oldum. Ne yorgunluğum kaldı, ne de birbaşınalık
sıkıntım.
Mertol birgün, öğretmenlerinden biri olan Fazıl Say’dan bile büyük başarılara
imza atıp, tüm dünyanın bildiği biri olursa, haberler falan çıktığında
yanımdakilere derim: ‘Mertol benim arkadaşım olur. 11 yaşındaki sesinin tonunu
bilirim onun ben :-)) Derim ve bugünü hatırlarım. Yine mutlu olurum.
* * *
Teşekkür almak tebrik edilmek güzeldir. Teşekkür etmek, tebrik ederim demek ise
daha güzeldir. Hoşnut edilmeyi beklemek ‘edilgen’dir, beklemeyi gerektirir.
Mutlu etmek ise elimizden gelendir. İstememiz, azıcık emek vermemiz yeterlidir.
Oscar Wilde amcamızın sevdiğim bir sözü vardır: ‘Hepimiz bir bataklıkta
yaşıyoruz,fakat bazılarımız yıldızlara bakıyor... ‘ der.
Günlük yaşantımızdaki, genel anlamda hayatımızdaki sıkıntıları ‘hep bataklığa
bakarak’ aşmaya çalışmaktansa ‘yıldızlara bakarak’; dahası ‘yıldızları gösterip
paylaşarak’ aşmaya çalışmak sanki daha iyi gibi; değil mi?
Dünya küçük. Bir gün ben Mertol ile karşılaşsam ve ricamı kırmayıp bana,
bildiklerim içinde en sevdiğim klasik eser olan Chopin’in Fantasie
Impromptu’sunu şöyle bir döktürüverse yeni bir oyuncağı olmuş çocuk gibi
sevinirim vallahi.
Mertol gibiler sayesinde yıldızlar daha yakın ve parlak.
Doğan Hızlan /
Hürriyet
04 Haziran 2007
İdil Biret’in unutamayacağı gece
ULUSLARARASI İstanbul Müzik Festivali’nin
cumartesi açılış gecesindeki bir konser, bilenlerin, Şakir Eczacıbaşı’nın
konuşmasını dinleyenlerin dikkatini çekmiştir.
Bu yılın Onur Ödülleri’nden birini alan ünlü uluslararası piyanistimiz İdil
Biret, cumartesi gecesi on bir yaşındaki piyanist Mertol Demirelli
ile birlikte Johann Sebastian Bach’ın İki Piyano İçin Konçerto’sunu
seslendirdi.
İdil Biret, on bir yaşındayken zamanın çok ünlü piyanisti Wilhelm
Kempf’le birlikte Mozart’ın İki Piyano İçin Konçerto’sunu
çalmıştı.
Sanırım, İdil Biret çocuk meslektaşıyla çalarken, o konseri
hatırlamıştır.
....
Filiz Ali / Milliyet 04 Haziran 2007
'Bizler gitsek
de festival yaşayacak!
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet 03 Mayıs 2006
İSTANBUL’ DA PİYANİSTLER HAFTASI
Geçen hafta İstanbul’ da çeşitli piyanistlerle örülü konserler dinledik. On yaşındaki Mertol Demirelli’ nin ilk İstanbul Konçertosu, Verda Erman’ ın Mozart’ ı ve Labeque kardeşlerin dinletileri etkileyiciydi.
Mertol Demirelli: Henüz on yaşında bile değil. Ayağı pedala güçlükle ulaşıyor, parmakları oktava zorlanarak açılıyor…Kendisiyle barışık, çevresiyle dost, müzikle akıp gitmeyi biliyor. Umarım onu kimseler küstürmez, kimseler bıktırmaz, hep aynı coşkusuyla yarınlara evrilir. Mozart’ ın 12. Konçertosu’ nu akıcı tekniğiyle ve saf yorumuyla seslendirdi. Orkestrayı dinlemeyi, orkestrayla paylaşmayı ve solist olarak sahneye egemen olmayı da biliyordu. O da ülkemize nice piyanist kazandıran değerli hoca rahmetli Kamuran Gündemir’ in son öğrencisiydi. Halen Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Okulu’ nda Oya Ünler ile çalışıyor.
Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ise eşlikte
Mertol’ a candan destek oldu.
..…
Prof.Dr.Coşkun Özdemir / Cumhuriyet 28 Nisan 2006
Tabip Odaları Seçimleri
…..
Not: 9.5 yaşındaki Mertol Demirelli 26 Nisan akşamı Boğaziçi Üniversitesi
Albert Long Hall Konser Salonu’ nu dolduran dinleyicileri sevince boğdu.
Mertol, Mozart’ ın 12 No’ lu Piyano Konçertosu’ nu yorumladı. Bu olağanüstü
harika çocuğu dinlerken yıllardır belki ilk defa mutluluktan ağladım. Dilerim
onu gecikmeden dinlersiniz. Teşekkürler Oya Ünler(hocası) teşekkürler Evin
İlyasoğlu
-MEKTUP-(İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Eski Genel Müdürü Melih Fereli’ den)
MELİH FERELİ, O.B.E.
Sanat Yönetim Danışmanı
27 Nisan 2006
Sevgili Mertol’cuğum,
Seninle dün akşam Boğaziçi Üniversitesi’ndeki konserinin sonrasında tanışmış olmanın heyecanını halen yaşıyorum. Çarpıcı yeteneğin ve yaşam sevincimizi tazeleyen sempatikliğinle, salonda bulunmak şansına sahip izleyicileri derin izler bırakan bir müzik yolculuğuna çıkardın. Sana içtenlikle teşekkür ediyorum.
Yüce bir ruhu henüz genç bir bedendeyken tanıma fırsatı bizlere her zaman sunulmayan bir ayrıcalık. Dün akşam, pırıltılarla dolu bir müzik kariyerinin habercisi bir konsere tanıklık etmiş olmak beni gerçekten çok mutlu etti. Son derece kimlikli duruşunun yanı sıra dinleyicilerle iletişimindeki samimiyetin gerçekten nice sanatçının gıpta edebileceği düzeyde bir olgunluk ifadesiydi. Daha çarpıcı olan ise müzikten aldığın keyfi apaçık ortaya koyuşundu bence...
Çok uzun ve daha nice başarılarla dolu olmasını dilediğim kariyerinde karşılaşabileceğin tüm zorlukları aşabilmen için enerjinin ve kararlılığının hiç eksilmemesini diliyorum. Çok önemsediğim bir diğer dileğim ise, çocukluğunu da doyasıya yaşayabilmen... Senden çok büyük beklentilerin yaratabileceği baskıları aşabilmen konusunda gereksinim duyacağın enerji pınarı eminim ki doyasıya yaşanan çocukluk yıllarında güçlenecek. Hepimizin sevgi odağı olmanın bunu ayrıca destekleyeceğini düşünüyorum.
Yakında bir başka konserinde yeniden buluşabilmeyi yürekten arzuluyorum.
Derin sevgilerimle,
Melih Fereli
PS: Benim kim olduğumu bilmiyorsun tabii; ekli “özgeçmiş” biraz yardımcı olur...
Yüksel Aytuğ / Vatan 08 Haziran 2005
“Harika Çocuk” ne demekmiş, anladım!
Yıllardır hep duyarız, “Harika Çocuk devlet bursu kazandı”, “Harika Çocuk, konseriyle herkesi büyüledi diye…”Harika Çocuk” kimdir, nerede yetişir, tılsımı nedir, hep merak etmişimdir.
Geçen Pazar günü Kanal D’ de
izlediğim “Şeffaf Oda”da bu soruların neredeyse tüm yanıtlarını buldum. Güneri
Cıvaoğlu’ nun konuğu, bir dönemin “Harika Çocuğu” piyanist Fazıl Say’ dı. Ama
ünlü piyanist stüdyoya yalnız gelmemiş…..
Hele içlerinde en küçükleri olan 8 yaşındaki Mertol beni büyüledi. 4
yaşında ilk bestelerini yapan harika çocuğa Güneri Civaoğlu “şu anda bir beste
yapabilir misin? diye sordu. Mertol, büyük bir özgüvenle “Tabii, ama bana bir
tema söylemelisiniz” dedi. Cıvaoğlu “Mesela bir çocuk parkını, neşe içinde
oynayan çocukları bestenle bize anlatabilir misin? der demez, Mertol’ un minik
parmakları tuşlar üzerinde kelebekler gibi uçuşmaya başladı. Anında ortaya
çıkan besteyle kendimi gerçekten de cıvıl cıvıl bir çocuk parkında hissettim
ve o anda “harika çocuğun” ne demek olduğunu anladım.
…
Amman Büyükelçisi Hüseyin Diriöz' ün, Mertol' un Amman' da verdiği konserler için Dışişleri Bakanlığına çektiği telgraf..03 Mayıs 2005
.....
Yakın dostumuz Hayriye Tözman' ın, Bilkent Konser Salonu' nda izlediği Mertol için, konser sonrası yazdıkları..23 Nisan 2005
CULTURE & SOCIETY 09.06.2004 Monday, Zaman OnlineMersin,aa
Fazil Say Bolsters Small
Mertol
The 3rd International Mersin Music Festival will start at the end of this
month in Mersin as announced at a press conference held at the Hilton Hotel.
Mersin Governor Atilla Osmancelebioglu, Mayor Macit Ozcan, the Festival's
Advisory Council Head, artist Nevit Kodalli, and some other artists who will
participate in the festival attended the meeting.
Pianist Fazil Say will take the stage with his performance of "Nazim", and
song-lovers will be able to listen to 8 year old Mertol Demirelli, whom Say
has described as a 'genius.' Say said, "When I listen to Mertol, I am very
pleased. I am sure that the people of Mersin will also discover Mertol."
The Mersin Music Festival will start with a concert by the Mediterranean
Region and Garrison Commander Band in the Republic Square on September 30th.
KÜLTÜR SANAT 06.09.2004 PAZARTESİ Zaman OnlineMersin,aa
Say'ın önerisi küçük Mertol
Mersin'de ay sonunda başlayacak 3. Uluslararası Mersin Müzik Festivali, önceki
gün Hilton Oteli'nde düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı.
Toplantıya Mersin Valisi Atilla Osmançelebioğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı
Macit Özcan, Festival Danışma Kurulu Başkanı sanatçı Nevin Kodallı ve
festivalde yer alacak bazı sanatçılar katıldı. Festivalde "Nazım"
performansıyla sahne alacak olan piyanist Fazıl Say, müzikseverlere 8
yaşındaki Mertol Demirelli'yi dinlemelerini önerdi. Demirelli'yi 'dahi' olarak
niteleyen Say, "Ben Mertol'u dinlerken büyük zevk alıyorum. Eminim Mersinliler
de Mertol'u keşfedecek." dedi. Mersin Müzik Festivali, 30 Eylül'de Akdeniz
Bölge ve Garnizon Komutanlığı Bandosu'nun Cumhuriyet Alanı'nda yapılacak
dinletisiyle başlayacak.
Şimdi
de Bach çalcam!
Aksiyon Dergisi Sayı: 514
| Muhsin Öztürk -
Dün, “harika çocuk” dediklerimizin pek çoğu, değil çocukluğunu, gençliğini bile aşıp kırklı yaşlara dayandı. Yeni harika çocuklarımızdan söz etme zamanı artık. Devlet “harika çocuklar” projesini işletmese de onların yıldızları çoktan parlamaya başladı bile.
Her akşamkinden daha
kalabalıktı kültür merkezi. Konser öncesi fuayede koşuşturan çocuklar salonun
sessizliğine bürünmüş; kendi aralarındaki kıkırdamaları saymazsak fazlasıyla
uslu görünüyorlar. Sahneye beyaz gömleği, bol siyah pantolonuyla çıkan sanatçı
seyircileri selamlıyor, çalacağı eserleri sıralıyor. Bir piyano resitali
dinleyeceğiz. Sandalyenin kenarına oturuyor, ayağını piyanonun pedaline
yerleştiriyor. Seyircilerden biri -belli ki yakını- “Sandalyede bir sorun var
mı yavrum” diyor, o da yok dercesine kafasını sağa sola sallıyor. Mülki erkan,
şehrin önde gelen bay ve bayanları kemal-i ciddiyetle konserin başlamasını
bekliyor.
Mertol Demirelli, kendine ayrılan bölümde Bach’tan, Mozart’tan, Chopin’den
eserler icra ediyor, seyircilerin her arada alkışlaması üzerine kenarına
iliştiği sandalyeden kalkıyor, birkaç adım atıp ‘sanatçı’ selamı veriyor,
zamansız gelen alkışlara revaransla karşılık veriyor. Mertol, ilkokul üçe
gidiyor. Boyundan büyük piyanoyla sahneye çıkışı ilk değil. Türkiye’nin en
prestijli salonlarında konser veriyor, yurtdışı turnelerine katılıyor. Biraz
önce koşuşturan çocuklardan birisi değil miydi o dedirtiyor insana. Şimdi şunu
‘çalcam’ deyip oturuyor piyanonun başına. Klasik müziğin usta isimleri Fazıl
Say ve Gülsin Onay onun idolleri, aynı zamanda da mesai arkadaşları. Fazıl
Say’ın 15-16 Ekim’de Antalya’da vereceği konserde Mozart’ın 11. piyano
konçertosunun 1. bölümünü çalacak.
Mertol Demirelli gecenin tek ‘parlayan yıldızı’ değil; Veriko Tchumburidze ve
Hasan Gökçe Yorgun keman resitalleriyle seyircinin büyük takdirini topluyor.
Her biri tekrar tekrar sahneye çağrılıyor, ayakta alkışlanıyor. Veriko ilkokul
3’e, Hasan’da 7. sınıfa gidiyor. İkisi de Cihat Aşkın’ın atölye çalışmalarına
katılıyor. Parlayan bu üç yıldız Türkiye’nin önde gelen hocalarından dersler
alıyor.
Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nin “Parlayan Yıldızlar” bölümünde
dinlediğimiz minik sanatçılarımızla konser sonrası anne babalarının da hazır
olduğu sahnede söyleşiyoruz. Mertol’un ailesi çocuklarının üstün zekalı
olduğunu fark etmeleriyle birlikte ‘iyi eğitim’ arayışına girer. Babasının
amatör bir müzisyen olması Mertol’un müziğe yönelmesinde, piyanoya
başlamasında etkili olur. Beş yaşında, Prof. Dr. Kamuran Gündemir’den dersler
almaya başlar.
Mertol günde üç saat piyano çalışıyor. Yaz aylarında dedesinin yanına gittiği
15 günlük mola hariç bu takvim hiç aksamıyor. Caz da dinliyor klasik de, ama o
daha çok ne çaldığıyla ilgileniyor. Bütün dersleri beş. Doktor mu, mühendis mi
olurum düşüncesi yok. Yurtdışı eğitimi düşünüp düşünmediğini sorduğumuzda
babası Türkiye’de çok iyi hocaların olduğunu, belki ileriki yıllarda gerek
görülürse böyle bir şeyi düşünebileceklerini söylüyor. Ayrıca Türkçe’yi ve
Türkiye’nin öz değerlerini öğrenip benimsemeden çocuklarını bir yere göndermek
niyetinde değiller. Yurtdışından döndükten sonra oğlunun ‘sizde nasıl
derler’li cümleler kurmasını istemiyor. Mertol, yoğun ve disiplinli
çalışmalarından vakit buldukça bilgisayar oyunlarına ve legolara vakit
ayırıyor.
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet 31 Mart 2004
AMAN DİKKAT, BU HARİKA
ÇOCUK!
Geçen hafta Istanbullular Mertol Demirelli adlı, yedi buçuk yaşındaki Ankara’nın üstün yetenekli piyanistiyle tanıştılar. Gerçekten de “üstün” ya da “harika” niteliklerinin tohumlarını barındıran son derece sevimli, akıllı, güzel bir çocuk. Belli ki beyin yapısından gelen, parmak ucuna ulaşan bir kolaylığı var. Son derece rahat konsantre olabiliyor, ritim algısı ve müzik kulağı müthiş. Tıkır tıkır, tertemiz gamlar yapıyor, müzikal, sahneye hakim…Ve henüz 6 yaşındayken İtalya’da kazandığı Kuhlau Yarışmasının ödülü olarak geçen ay New York Carnegie Hall’ün Weill Hall’ünde bir resital vermiş. Oradan da aldığı yeni tekliflerle yeni konser olanakları doğmuş. Mertol çok şanslı bir çocuk: Amatör bir gitarcı olan babası daha anne karnındayken her gün ona gitar çalmış; erkenden müzik kulağını keşfetmiş ve Kamuran Gündemir gibi büyük bir pedagogla piyanoya başlatmış. Şimdi Bilkent’in öğrencisi, ilkokul ikinci sınıfı okuyor. Akbank Kültür Sanat Merkezinde verdiği konserler doldu taştı. Hele konser ortasında babasından su isteyip hiç çalışını bozmadan suyu içmesi, anlatıla anlatıla bitirilemedi. Derken gazeteler, radyolar ve de televizyonlar Mertol’ü bir dakika boş bırakmadılar. Onlara elinden geldiğince akıllıca cevaplar veriyor. Örneğin bir programda :”Ben şimdi yüksekteyim ama dikkat etmeliyim yüksekten düşmek daha da zordur” gibi mantıklı sözler söylüyor. Aman ne olur, medyanın kurbanı yapmayalım bu çocuğumuzu. Mertol hepimizin çocuğu, lütfen bütün medya mensupları sorumluluğunu bilsin, onlar da Mertol’ü korusun! O daha çok küçük, önünde sakınarak yürümesi gereken upuzun bir yol var. Ayla Erduran’ın dediği gibi, bırakın çocukluğunu da bilerek yetişsin. Odalara kapatılıp toplumsal yaşamdan soyutlanmanın acılarını çekmiş bir sanatçı olarak şimdi her harika çocuğa spor yapmasını, oda müziğine katılmasını, eğlenceden ve sosyal yaşamdan geri kalmamasını öğütlüyor.
İdil Biret’le bir
söyleşimizi anımsıyorum: “Ben hiçbir zaman farkında değildim ki harika çocuk
olduğumun! Annem izin vermezdi böyle şeylerin abartılmasına. Herkesin doğal
olarak bir enstrüman çaldığını sanırdım. Ayrıcalığımı farkettiğimde de artık
büyümüştüm.” Şımaramayacak kadar büyümüştüm demek istiyordu. Üstün yeteneğini
abartmadan, çocuğunu zedelemeden büyütmüş annesi Leman hanım onu. Yalnız
Türkiye’de değil bütün dünya basınında onuruyla yer almış. Böylece harika
çocuk İdil Biret yarım yüzyıldan beri yerini korumayı başarmış bir harika
insan: Alçakgönlüyle, araştırmacılığıyla, piyanistliğini başka kaynaklarla
besleyerek, çok boyutlu görüşüyle o artık bir marka olabilmiş. Darısı yeni
yetişenlerin başına
.……
Her Mermiye Bir Tuşe
/ Fatih
GÖKSAN AKER / ANKARA
E Posta:
Akşam, Ankara’nın hemen hemen şart olan Mart ayazında, Hacettepe
Üniversitesi Kültür Merkezi’ne doğru yürüyoruz; 11 Eylül’ü anımsatan, 11 Mart
sabahı Madrid’i kanla uyandıran bombalara inat, İspanya’nın (insanlığın)
acısını duyumsayarak… Ferah renklerle bezenen, yeniden bakımlı olmanın verdiği
güvenle konukları ağırlayan merkezin M Salonu’ndayız artık. Az sonra atlas
rengi üst kostümü ve alev parıltılarıyla sahneye gelecek olan Mertol
Demirelli’nin ismine alışıyordu bir süredir kulaklarım. Eşim, daha yeni,
kendisiyle 3 saate yakın bir röportaj yapmıştı, yakında evinin yerini alması
kuvvetle olası sahnenin dışında, kendi ortamında özellikli bir portreyle
yüzyüze olduğunu aktarıyordu(*).
…
Konsere gelenlerin bir bölümü ‘gerçekten’ çocuk, Mertol Demirelli’nin
akranları belli ki… Kaçınılmazdır, çok okurun daha önce bir yerlerde
rastladığı ‘kimi veriler, kalıp cümleler’ kendine yer arar, bulur. Ben de öyle
yapayım; Mertol Demirelli’nin çok kısa medyabiyografisini, basında çıkan
haliyle alayım buraya…
…
1996 yılında Ankara’da doğan Mertol Demirelli, 6 yaşında IBLA Vakfı’nın
Sicilya’da düzenlediği 2003 IBLA Grand Prix Uluslararası Müzik Yarışması’nda
kendi kategorisinde birinci oldu. Kuhlau Özel Ödülü ve Müziksel Ustalık
Ödülü’ne değer görüldü. Demirelli, bu yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde
Carnegie Hall’de (New York), New York Üniversitesi’nde, Little Rock City’de (Arkansas)
ve New Castle’da (İngiltere) konserler verdi. Demirelli’nin babası Erkan
Demirelli, oğlu ile 4 yaşında müzik çalışmalarına başladıklarını belirterek,
“Mertol 5 yaşında Prof. Dr. Kamuran Gündemir’le piyano derslerine başladı. 5
ay çalıştıktan sonra Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi
Ahmet Adnan Saygun Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu sınavını birincilikle
kazanarak piyano bölümüne girdi. Aynı okulun ikinci sınıfına devam eden
Mertol, bugüne kadar çok sayıda ödül aldı. Mertol’un üstün zekalı olduğunu 1,5
yaşında evdeki televizyon kanallarını karıştırırken kanalların isimlerini
ezberlemesinden sonra anladık” dedi.
…
Babasının ‘üstün zekaya sahip’ olduğunu söylediği Mertol, ‘üstün yetenekli’ mi
peki? Burada onun yeteneğine ilişkin ahkâm sürmeyeceğim üzerinize, onu
uzmanları değerlendiriyordur. Dinleyici olarak sadece, soyadının çağrışımına
inat, yumuşacık bir tuşeye sahip olduğunu, ömrünün 7’inci yılında notalardan
duyumsadıklarını rahatlıkla dinleyiciye aktarabildiğini, ayakları ‘şimdilik’
pedala erişemese de, parmaklarının klavye üzerinde ürkmeden, titremeden
gereğini yerine getirmeyi başardığını, üstüne üstlük, icracı olmanın yanı
sıra, bis’de çaldığı “Askerin Marşı”nı dikkate alacak olursak, piyanonun
Mertol Demirelli’de şimdiden bir ‘erek’ olduğunu da söyleyebiliriz. Bach,
Handel, Mozart, Çaykovski, Schumann, Kabalevski ve Baran’dan eserler çalan
Mertol Demirelli’nin R. Schuman (Gençlik Albümü, Op.68 Siciliana) ve D.
Kabalevski (Sonatina. Op.13. No:1 C Majör) yorumlarını beğendim. İlhan Baran’ı
yorumlarken güveni daha bir başkaydı sanatçının.
…
Konserin verdiği itici güçle iki kitap karıştırdım eve dönünce; “İdil Biret’e
Armağan” (Üner Birkan, Sevda- Cenap And Müzik Vakfı Yayınları, Kasım 1997,
Ankara) ile “Fazıl Say’ın Annesi Olmak/ Yeteneğin Keşfi” (Gürgün Say, Ana
Yayıncılık, Şubat 2003, İstanbul).
…
7 Temmuz 1948’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 84’üncü birleşim ve üçüncü
oturumu açılmaktadır. Gündemin 4’üncü maddesi okunur: “Yabancı memleketlere
gönderilecek öğrenciler hakkındaki 1416 sayılı Kanuna ek kanun tasarısı ve
Milli Eğitim ve Bütçe komisyonları raporları”. Görüşmeye konu olan ve daha
sonra ‘İdil Biret- Suna Kan Kanunu’ olarak anılacak tasarı üzerinde kimi
milletvekilleri görüşlerini açıklar. Tasarı lehinde söz alan bir konuşmacıyı
dinleyelim: İdil Biret hakkında bir fikir edinmek için, hakikaten onu görmek
lazımdır. Ben iki defa gördüm. Bu harikulade çocuğu gördüğüm zaman bugünkü
gibi 6 yaşında değildi, 5 yaşında idi. Arkadaşlar, en yüksek bir piyano
eserini dinledikten sonra, oturuyor piyanonun başına, tereddütsüz çıkarıyor.
Piyanist bir arkadaş beş parmağı ile tuşlara basıyor, çocuk arkası dönük
olduğu halde notaları sırası ile söylüyor. Böyle bir kabiliyet görülmemiştir.
Bizim yapacağımız şey, bilakis, buna benzer kabiliyette olanları teşvik ve
himaye etmektir.” (“İdil Biret’e Armağan”, sf. 23) (Tarihten günümüze bir not
düşeyim istedim: ‘Hükümet öğrenci burslarına el koydu’, Hürriyet, 12 Mart
2004)
…
Gürgün Say da, “Fazıl Say gibi harika çocuklara hiç zaman kaybettirmemek ve
onu kendi tekelimizde tutmak yerine, ihtiyaç duyduğu uzmanlara ulaştırmak
gerektiğini” onun ilk hocasından öğrendiğini aktarıyor kitabında (age., sf.
126). Mertol Demirelli’nin babası, annesi, belli ki bu öğüdü tutmuşlar… Tabii
bu öğüdü, Madrid’de yaşamı çalınan 192 kişi arasındaki 3 aylık bebeğin ailesi
tutamayacak!
…
Olasılıkla Mertol Demirelli, andığım kitaplara da izi düşen yorgunlukların,
terin, geri dönüşsüzlüğün yolcusu olacak, ailesiyle birlikte. Ve bilecek ki,
akranlarının şimdiden, kâh hayret, kâh şaşkınlık, kâh umursamazlık
duygularıyla dinlemeye geldiği salonlar tıklım tıklım dolacak; yolculuk,
aralıksız ve ağır çalışmaların birikimiyle, piyanoseverlerin diskoteklerine
cd’lerini yerleştirmesiyle devam edecek.
Mertol Demirelli’nin tuşa her bir dokunuşu, yeryüzündeki bir mermiyi
namlusunda imha etsin; 4, 6, 7 yaşındaki insanlar bağlamanın telleri,
piyanonun tuşları, davulların derisi üzerinde gerinsin, devinsin, sevinsin…
…
…
Fatih Göksan Aker
(*) Mertol Demirelli ile röportaj, Ankara Magazine’nin Nisan 2004 sayısında
yayımlanacak.
Mertol Demirelli için hazırlanan internet sayfasının adresi:
Ersin Antep
(19.04.2004_Andante,prova)
MERTOL MİNİK
ANCAK BECERİKLİ
ELLİ
Son dönemde minik solistlerin maharetini sıkça duyar olduk. Büyük bir sevinç kaynağı... Önceki yazılarımızda bahsettiğimiz; Arslan Büyükkaya, Bayram Menderes ve Görkem Göğüş’ten sonra bu kez, çok daha küçük, ancak bir o kadar becerikli bir minik elli solistimiz var: Kuhlau Sonatin’deki akıcılığı ile büyüklere taş çıkartacak Mertol Demirelli... Henüz 8 yaşında olan bu minik el; Bach’tan Çaykovski’ye, Schumann’dan Kabalevski’ye, hattâ İlhan Baran’a kadar pek çok farklı dönem ve tarzları seslendirme becerisine sahip. Eserleri seslendirmedeki başarısı, rahatlığı, yorumundaki farklılık; şaşılacak nitelikte. O bir “Harika Çocuk”. Mertol’da emeği olanlara, emeği sürenlere binlerce minnet!
İkinci paragraflar daha bir gerçekçidir ya; aklımıza takılan, cümlemize giriveriyor: Ya sonrası... Kimi önerileri sıralamayı Mertol’u yetiştirenlerin affına sığınarak sıralayalım: “Öncelikle bu gelecek vaad eden değil, geleceği arşınlamaya başlayan solistin yanlışlıkla bir “reklam malzemesi” olmaması için azami dikkat lütfen. Ayrıca sağlıklı gelişimini sürdürmesi için eğitim bilimciler ve psikologlarla koordineli çalışma. Diğer arkadaşlarından soyutlanmayacak bir seviye sağlanması. Ancak diğer yanda gelişiminin mümkün olan en iyi durumda devamının yanı sıra, kültürel ve felsefi bilgi birikiminin de eşit basamaklarda gelişmesi. Beden ve zihin gelişimi ile, bastığı ve doğduğu toprağın hamurundan kopmadan yetişmesi.”
Dilimizin döndüğünce aklımızdan satırlara süzülenler elbette bahsettiklerimiz. Görkem’ler, Arslan’lar, Bayram’lar ve Mertol’lar hayli çok ülkemizde, bilincindeyiz. Ancak gönül istiyor ki; diğerlerine de en kısa sürede ulaşalım. Bir de; bu değerlerimize yol açalım, Devlet başta olmak üzere hepimiz gerekli imkanlar için seferber olalım. Bu arada değerli bestecilerimiz! Gençlerimiz, çocuklarımız arasında yeteneği ile belirginleşenlerin sayısı haylice arttı. Artık sizlerden onlara özel eserler de bestelemenizi beklemekteyiz! Sizin de onlara karşı göreviniz bu!
Unutmayalım; 2004’ün 22-25 Ocak’ında Newcastle’da, 4 Şubat’ında New York’ta Carnegie Hall’da, 5-8 Şubat’ında Arkansas Little Rock City’de konser veren Mertol; bizim solistimiz. Dünya’nın pek çok yerinde, minik ve genç solistlerimizin konser vermesini bekleyen nice konser salonu, onları alkışlaması gereken nice dinleyici var. Her şirket vergisinin %1’i kadar bir parayı dahi genç yeteneklerimize kaynak olarak ayırsa; bu ülkenin pek çok büyük ve uluslararası başarı sahibi sanatçısı olur. Her ne kadar kimi büyük sanatçılarımız Türk bestecilerinin eserlerini yurtiçi ve yurtdışında seslendirmese de; elbet bu gençlerimiz içinden çoğunluğu -tıpkı Mertol’un daha şimdiden yaptığı gibi- müziğimizin çok daha iyi biçimde yayılması için seslendirici, iyi birer elçi olur. Kim bilir! Mertol’un New York’a yukarıdan baktığı pozu gibi birçoğu da; diğer Dünya şehirlerine yukarıdan baktığı fotoğraflarla yer eder dimağlarımızda.
…………
-Jeffrey
James February 25, 2004
The Winners
of the Ibla Grand Prize International Music Competition
Weill Recital Hall at Carnegie Hall, February 4, 2004
The Ibla Grand Prize International Music Competition is one of the world's cultural treasures. Held each year in the early Summer in the glorious southeastern corner of Sicily , in the beautiful and charming Baroque city of Ragusa-Ibla , this competition has proven to be a consistently open, innovative and fertile breeding ground for musical talent of the highest order.
The competition's founder, Dr. Salvatore Moltisanti, has created an atmosphere at this competition that encourages openness to any and all forms of music, a spirit of innovation that allows presentation of all musical styles as well as instruments (this has included performances by several types of jazz ensembles, electronic music composers, domra virtuosos, accordian players, Armenian folk singers, piano improvisers, whistlers and many others from outside the classical mainstream, as well as, of course, classical instrumental and vocal virtuosos), and a place where the ideas of wonderfully talented people can be exchanged and nurtured in a spirit of international brotherhood.
Consequently, the annual Ibla Grand Prize concert in New York City is always greatly anticipated and a cause for real celebration of music in all its forms. This year's concert on February 4 at Weill Recital Hall at Carnegie Hall was no exception and presented music making of the highest order.
The concert opened with …….
Next came one of the true highlights of the evening, and strong evidence for
my very first statement in this review. Turkish pianist Mertol Demirelli is
all of 7 years old, yet played a Bach Invention with great gravitas and stage
presence. His youthful charm and developing virtuosity is considerable. He
looked like he was having fun performing and the audience responded in kind.
He also returned later in the evening and was again warmly received. Dr.
Moltisanti even took it upon himself at the end of the concert to praise this
young man as being a great example of making music for the sheer love of it,
without the jadedness and cynicism that characterizes too much of the adult
music world.
……………
The Ibla Grand Prize organization can take great pride in its accomplishments, as evidenced by this wonderful concert event. It was a showcase for this wonderful competition where the ideas of wonderfully talented people can be exchanged and nurtured in a spirit of international brotherhood, and abundant proof that it is indeed one of the world's cultural treasures.
The Loyola School Music Department has developed an
Educational Concerts Program which features a yearly concert and/or master
class with IBLA Competition Winners. In its second year at Loyola School, a
leading Jesuit/Roman Catholic private school located at 980 Park Avenue in New
York City, the Music Department proudly showcased the young and exciting
talent of several IBLA Voice, Violin, and Piano Competition winners.
IBLA Competition Winners such as mezzo-soprano Paula D'Aria and violinist
Bruno Monteiro (both of Portugal) gave powerful yet poignant performances of
the De Falla "7 Canciones Populares Espanolas" and Franck "Violin Sonata in A
major."
Pianists Jooyoung Kim (from Korea) and Mami Shikimori (of Japan) gave moving
and particularly expressive renderings of the Liszt "Mephisto Waltz" and
Debussy "Preludes Feux d'artifice."
Finally, a sublime child prodigy Mertol Demirelli (of Turkey) moved his young
college prep audience with delightful performances of the Kuhlau "Sonatine in
g major."
The audience filled of young Loyola students and instructors was very much
pleased with and looks forward to another educational concert by IBLA
Competition Winners.
The Journal Today's Voice Of The North
/ Jan 24 2004
Brilliance at his tiny fingertips
A seven-year-old Turkish piano prodigy caused jaws to drop at a North-East primary school yesterday with a dazzling recital.
Mertol Demirelli - remember the name - mesmerised an audience of children and adults at West Walker Primary School in Newcastle with an accomplished performance of the music of Bach.
"He is just fantastic," said Carol Lamb, Walker co-ordinator for Newcastle Council, who heard Mertol play the previous day at another city school, St Lawrence's.
"He is quite small for his age which makes it more impressive. I wouldn't say I was very musical but he was absolutely amazing. He played four or five pieces quite effortlessly."
Mertol, accompanied by proud father Erkan, is one of eight world class musicians who are in the North-East for a special one-off concert tonight at Walker Parish Church.
Mertol, who started to play the piano when he was five
and passed a university entrance exam the following year, is likely to be the
star attraction at tonight's free concert at 7pm.
Performers also include American Michael Barimo, a world champion
whistler who has performed at New York's Carnegie Hall.
The musicians visit the region as the result of a friendship agreement between Newcastle and its "sister city", Little Rock, Arkansas.
They are all winners of the prestigious annual IBLA Music Foundation competition in Ragusa, Sicily, another "sister city" of Little Rock.
The concert was organised by Walker councillor John Stokell-Walker who said: "This is a marvellous opportunity for residents of Newcastle to see world class performers and enjoy a varied musical programme."
He hoped the school workshops would inspire the city's young musicians to develop their talents further.
BBC NEWS UK EDITION / Jan 24 2004
…..
A world-champion whistler, who has puckered up at New York's prestigious
Carnegie Hall, is among a group of international artists taking centre stage
at church on Tyneside.
American, Michael Barimo will share the platform with a seven-year-old Turkish pianist and other world musicians to demonstrate their expertise in a musical programme ranging from classical to jazz.
The free concert, 24 January at Walker parish church, is the result of an unique exchange between Newcastle and its "sister city" of Little Rock in Arkansas.
It will round off a week long visit by the musicians, who will carry out workshops in schools in Newcastle as well as working with elderly groups.
A spokesman for Newcastle City Council said: "This is a marvellous opportunity for residents of Newcastle to see world-class performers and enjoy a varied musical programme.
Young musicians
"It is another example of how Newcastle is helping to deliver a range of world class cultural experiences to local people.
"It isn't very often that people are able to enjoy artists who usually perform at the likes of Carnegie Hall on their own doorstep.
"By holding workshops in local schools we will hopefully inspire our city's young musicians to develop their talents further."
The visit, now in its third year, has developed from of a friendship agreement signed by the cit council's children and young people's service in 1999.
It brings to the UK classically trained musicians who have won the IBLA Music Foundation competition in Ragusa, Sicily, another of Little Rock's sister cities.
Salvatore Moltisanti, the overall organiser of the IBLA festival and who will be accompanying the group said: "This is the third year that the prize winners will be visiting Newcastle and the city is now an accepted venue for our programme.
"It is such a friendly city and so steeped in history that all our performers want to be involved in the visit."
Sefik Kahramankaptan
11 January 2004,
Turkish Probe issue 572 Copyright © Turkish Daily News8
Young talent makes us proud
……..
A child sitting in the audience at Bilkent concerts never used to fail to
attract my attention. I finally asked Dean Isin Metin who the boy was who
always rushed into the hall and found a good seat for himself to watch the
concerts. I began to pay more attention to him after Metin said, "He's one of
the most talented students at Bilkent University's Music Preparatory School."
Those who follow my articles will remember that I wrote about pianist Mertol Demirelli a while ago. Demirelli won the 12th IBLA Foundation's Special Award in 2003, when he was only seven years old. He competed in group A (those born after 1990) with a free program. The judges added Mertol's name to the list of distinguished musicians and gave him the Kuhlau Special Award after his performance. He started his piano education when he was only five, under the guidance of Kamuran Gundemir, well known as the teacher of such young piano masters as Fazil Say, Muhittin Durruoglu Demiriz and Emre Elivar. He has been studying with Aylin Ozugur for the past year at Bilkent's music school for talented children. Mertol took part in the IBLA competition with the support of his family, trainers and school. After the competition Mertol told an Anatolia news agency reporter that he was not very excited and said: "My family and I studied a lot to achieve such a success. I believe one day I will be a world-renowned pianist."
I am writing about this in detail since it is necessary for families to direct, motivate and support these talented kids while also protecting them. Such successes are usually lavishly praised by the press, thus turning the children into snobs. I have seen many children who couldn't continue their musical careers for this reason alone. So Mertol's family really has to be careful in motivating such a seven-year-old talent in order to prevent the negative effects he may face in the future.
Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 10/09/07